top of page

Plasebo ve Tılsımlar: İnancın Gücüyle Şifa Bulmak

Yazarın fotoğrafı: Altar BaykalAltar Baykal


Tılsımlar beyninizin gücü ile de çalışıyor olabilirler!
Tılsımlar beyninizin gücü ile de çalışıyor olabilirler!

Bu yazım majiye ve talismanlara inanmayan kişiler içindir. : )

 

Bir okülist olarak talismanların gücünü, yani doğru şekilde yapılmış bir talismanın “çalıştığını” bilirim. Talismanlar, sorunlu durumları aşmaya gücümüz yetmediğinde bize destek olan dostlardır. Söz konusu neden ile okültistlerin bu konulara inancı olmayan kişilere göre daha avantajlı olduğu düşünülebilir.

 

Bizlerin sahip olduğumuz bu –bir anlamda-  şans ise beni daima biraz üzdüğü için

bu yazımda talismanlara farklı bir bakış açısı ile yaklaşacak ve bu konulara yakın olmayanları talismanların eğlenceli ve heyecan verici dünyasına çekmeye çalışacağım.

 

“İnanç, sonuçları belirleyendir” gerçeğinden yola çıkmayı, inanç ile gerçekler arasındaki bağlantıya bilim bazında dikkat çekmeyi planlıyorum. Hedefim, majiyi antipatik bulan ve ona inanmayanların bile “ben yaptım oldu” ya da “ben yaparsam olur… bu benim gücüm… hahahaaa!”  benzeri bir İNANÇ oluştururlarsa, kendi güçleri ile işleyen bir talisman yapabileceklerini göstermek. Bu yüzden bu yazıda talismanları mistik değil, realiteye dayalı bir yaklaşımla ele alacağım. Özetle konumuz şu: İnanç her şeydir. Kendinize inanın, talismana inanın, her ikisine birden inanın… talisman işleyecektir.

 

İnancın özellikle sağlık konularında olumlu ya da olumsuz reel sonuçlar var ettiği Plasebo/nosebo ve psikosomatik hastalıklar ile kanıtlanmıştır.

 

Psikosomatikten başlayalım ve ilk adımda Vikipedi’ye başvuralım. Vikipedi psikosomatik hakkında “Psikosomatik, psikolojik kökenli fiziksel hastalıklar için kullanılan adlandırma. Eski Yunanca'da "ruh" anlamına gelen "psyche" ile "beden" anlamına gelen "soma" kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir” demekte.

 

Psikosomatik hastalıklar adlı tıp branşı, zihinsel ve duygusal durumların fiziksel sağlık üzerindeki etkilerini araştırıyıor. Yani kişinin zihinsel veya duygusal durumlarının fiziksel belirtiler ortaya çıkarttığını bilim kabul etmekte; ama bu reel belirtilerin oluş nedenlerini bulamamakta.

 

Psikosomatik hastalıkların gelişimde ise çokluk nocebo (nosebo) etkisi vardır.

 

Nosebonun ne olduğunu yine Vikipedi’den okuyalım: “Nosebo etkisi, hastanın, ilacın kendisine yan etkiler getireceğine inanması nedeniyle, farmakolojik olarak etkisiz bir ilaç (halk arasındaki tabiri ile "şeker hapı") verilse bile hastada hastanın beklediği bazı yan etkilerin görülmesi durumudur.”

 

Nosebo etkisinin temelinde kişideki tedaviye, yönteme, hatta doktora yönelik olumsuz duygular ve inançsızlık vardır; ama bu inançsızlık “tedavi iyi gelmeyecek” İNANCINDAN kaynaklandığı için yine son sözü inanç söylemektedir.

 

İyi haber odur ki, nosebo’nun bir de ters yönlüsü olan plasebo vardır. Plasebo ise ecza olarak hiçbir değeri olmayan bir ilacın, inanç var olduğu için tedavi edici sonuçlar var etmesidir. Yani Bu etki ile aslında aktif bir tedavi veya müdahale olmadığı halde kişi inançları ve beklentileri ile sağlığını düzeltebilmektedir. Plasebo insanların kendi kendilerini iyileştirme gücünü bilimsel olarak ortaya çıkarmıştır. İşte beyin, daha doğrusu İNANÇ,  bu kadar “var edici” bir güçtür.  


(Dr. Andrew Weil: İlaçların sihri içeriğinde değil, ilaçları kullananların zihninde yatar.)

 

İnanç ve sağlık (daha doğrusu bağışıklık sistemi) arasında da reddedilemez bir bağlantı vardır. Bu bağlantı da o kadar reeldir ki, zihinsel ve duygusal durumların bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini araştıran psikoneuroimmunoloji adılı bir bilim dalı var olmuştur. 

 

[Olumsuz inançları var eden olumsuz ruh durumlarıdır. (Bir insan güzel bir ortamda, harika bir banyo keyfi yapma ardından banyodan çıktığında öncekine oranla daha iyi bir insandır. : ) ) Olumsuz ruh durumlarının nedeni ise kortizol, noreepinefrin (noradrenalin) ve adrenalin gibi nörotransmiterlerdir (yani beyin kimyasalları, daha doğrusu nöronların salgıladığı kimyasallardır).

 

Peki bu olumsuz nörotransmiterlerin salgılanması durdurulabilir mi?

 

Olabilir; çünkü “ödül devreli” denilen sistemleri aktive eden Serotonin,  “ödül ve zevk” ile ilgili Dopamin ve sinir hücrelerinin aktivitesini inhibe ederek (yavaşlatarak) sinir sisteminin sakinleşmesine yardımcı olan GABA adlı nörotransmiterlerin salgılanması diğerlerini baskılayabilmektedir.

]

 

Konumuza dönelim. Diyelim majiya inanmayan kişiler haklı; majikal bilgiler yanlış, ya da boş ve anlamsız. Ancak görülmektedir ki eğer bir inanç var edilebilirse sonuç da elde edilebilmektedir. O zaman neden bu sonucu elde etmek için talismanlar gibi yapması eğlenceli bir aracı kullanmayasınız ki? Varsın, talismanın kendi gücü olduğuna inanmayın, yani eski inancınızı değiştirmeyin. Eğer “talisman çizerek inanç var etmek” gibi bir düşünceye inanırsanız, ya da “talismanı benim inancım çalıştıracak” diye düşünürseniz, hatta talismanı beyninizin gücünü aktive etmek için bir aracı olarak görebilirseniz; bence çok da inanmadan talisman çizen bir aprentisten daha güzel geri dönüşler alacaksınız.

 

Siz talismana asıl enerji verecek olan beyninizdeki aktivasyon, aktivasyonu var edecek olan da inanç olduğunu kabul edin… bu altyapı ile talisman çizmeye bir koyulun, başarılı talismancılar arasında yeriniz olacağına eminim.


Sınırsız Güç - Anthony Robbins, s. 61

Çift kişilikle bir kadının bir kimliğinde kan şekerinin düzeyi normaldi. Şeker hastası olduğuna inandığı kimliğinde fizyolojisi bütünüyle şeker hastası fizyolojisine dönüşüyordu.

 


 

 

©2024 by AltarBaykal Team 

bottom of page